Hz. Safvan Bin Muattal ve Adıyaman Bölgesinin İslamlaşması

Bu noktada sahabeler hakkındaki en önemli şehadet kaynağımız olan Kuran’dan bazı ayetleri burada aktarmak suretiyle hayatını inceleyeceğimiz sahabenin Müslümanların kutsal kitabı tarafından ne oranda övülenlerden olduğunu göstermek istiyoruz. Kuran-ı Kerim, sahabelerin üstünlüğü ve önemini bildirirken alemlerin rabbi olan Allah’ın onlardan ne kadar hoşnut olduğunu şu ayetlerle bildirir:
“İyilik yarışında önceliği kazanan Muhacirler ve Ensar ile onlara güzelce uyanlardan Allah hoşnut olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnuddurlar. Allah onlara, içinde temelli ve ebedi kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır; işte büyük kurtuluş budur.
İnanıp hicret eden, Allah yolunda savaşanlar ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler, işte onlar gerçekten inanmış olanlardır. Onlara mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır.
Hudeybiye’deki beyate katılan sahabelerden Allah’ın hoşnut olduğu konusunda ise ayetlerde şu ifadeler bulunmaktadır:
Allah inananlardan, ağaç altında sana baş eğerek el verirlerken, and olsun ki hoşnut olmuştur. Gönüllerinde olanı da bilmiş, onlara güvenlik vermiş, onlara yakın bir zafer ve ele geçirecekleri bol ganimetler bahşetmiştir. Allah, güçlü olandır, Hakim olandır.”
Allah’ın hoşnut olduğu bu insanlardan Hz. Peygamber’in hoşnutluğu ve ilgisini ise Kuran şöyle anlatır:
Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.”
Bu ayetteki “size düşkün bir peygamber” ibaresi bizim için çok önemlidir. Onlar Hz. Peygamber tarafından bu derece hassas bir şekilde sevilmekte ve üzerlerine titrenmektedir. Tabiî ki onun bu kadar düşkün olduğu insanlar, bizim gibi onun ümmeti olan insanlar için de önem arz etmektedir. Bu sebeple sahabeye önem verip onların hayatlarını öğrenmek ve örnek almak konumundayız. İlk elden bilgileri bize ulaştıran bu kutlu insanlar, bu manada önemle üzerinde durulması gerekmektedir.
Benzer bir ifade şu ayette bulunmaktadır:
“Sabah akşam Rablerine, O'nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme.”
Bu ayette Allah tarafından Hz. Peygamber’e, gözlerini sahabelerinden ayırmaması ve onları devamlı gözetmesi emrediliyor.
Kuran, sahabenin İslam dini için fedakârlıkları konusuna şöyle temas eder:
İnananlardan, Allah'a verdiği ahdi yerine getiren adamlar vardır. Kimi, bu uğurda canını vermiş, kimi de(canını vermek için) beklemektedir. Ahdlerini hiç değiştirmemişlerdir.
Bu ayette önce Allah uğrunda cihat ederek canını feda edip şehit olan sahabelerden bahsedilmektedir. Daha sonra ise aynı şekilde çalışıp şehit olmak için sırasını bekleyen sahabelerden bahsedilmektedir. İşte bu şehitliği bekleyenlerden biri de Hz. Safvan b. Muattal’dır ki; beklemiş olduğu şehadet vazifesinin zamanı geldiğinde Adıyaman’da ifa etmiştir. O, bu bölgenin İslamlaşması için buraya yerleşmiş ve burada görev yaptığı yılların sonunda şehadet mertebesine yükselmiştir.
Bu fedakârlık, canlarını vermek olduğu gibi dünyada iken yapmış oldukları diğer fedakârlıkları da vardır. İşte Kuran bunlara da şöyle temas etmektedir:
Allah'ın verdiği bu ganimet malları bilhassa; yurtlarından ve mallarından edilmiş olan, Allah'tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah'ın dinine ve peygamberine yardım eden muhacir fakirlerindir. İşte doğru olanlar bunlardır.
Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karşısında içlerinde bir çekememezlik hissetmezler; kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerinden önde tutarlar. Nefsinin tamahkârlığından korunabilmiş kimseler, işte onlar saadete erenlerdir.
Hem muhacirler hem Ensar, bu mükâfatları kazanmada öncelikli insanlardır. Çünkü bu dinin en zor yıllarının güçlüklerini omuzlamışlar ve birçok fedakârlıklarda bulunmuşlardır. İşte onlara mükâfat vardır. Ayetler bunu şöyle ifade eder:
O peygamber, onlara, uygun olanı emreder ve fenalıktan meneder, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılar, onların ağır yüklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir. Bu peygambere inanan, hürmet eden, yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar saadete erenlerdir" dedi.
Başka bir ayette ise sahabenin vasıfları konusunda şöyle denilmektedir:
Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun beraberinde bulunanlar, inkârcılara karşı sert, birbirlerine merhametlidirler. Onları rükûa varırken, secde ederken, Allah'tan lütuf ve hoşnutluk dilerken görürsün. Onlar, yüzlerindeki secde izi ile tanınırlar. İşte bu, onların Tevrat'ta anlatılan vasıflarıdır. İncil'de de şöyle vasıflandırılmışlardı: Filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ekincilerin hoşuna giden ekin gibidirler. Allah böylece bunları çoğaltıp kuvvetlendirmekle inkârcıları öfkelendirir. Allah, inanıp yararlı işler işleyenlere, bağışlama ve büyük ecir vaat etmiştir.”
Bu ayette Hz. Peygamber’in arkadaşlarından övgüyle söz edilmektedir. Âlemlerin Rabbi’nin övgüsüne mazhar olan bu yüce insanlar kıyamete değin namazlarda okunan ayetlerle durumları adeta ebedileştirilmiştir. Esasen onların şahsında bütün ümmetin olması gereken örnek tavırlarından bahsedilmektedir.
Ey İman edenler, Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın, Nitekim Allah, onu onların dediklerinden arındırmıştır. Ve o, Allah katında gözde biriydi. Ey İman edenler, Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin. Ki (Allah) işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiş olur.
Bu ayetlerde Müslümanları Hz. Peygamber’e eziyet etmekten sakındıran, söz, iş ve davranışlarıyla onu üzmekten men eden bir üslup vardır. Sahabelerin İsrailoğulları gibi olmamaları emredilmiştir.
Son olarak o insanların bizlerden farklarını veren aşağıdaki ayetle konuyu bitirelim. Onlar Hz. Peygamber ile birlikte yaşıyorlardı. Bunun avantajı olduğu gibi sorumluluğu da vardı. İşte ayet bunu çok güzel ifade ediyor:
وَاعْلَمُوا أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ اللَّهِ لَوْ يُطِيعُكُمْ فِي كَثِيرٍ مِّنَ الْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلَكِنَّ اللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمُ الْإِيمَانَ وَزَيَّنَهُ فِي قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ إِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ أُوْلَئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَ
“Hem bilin ki, içinizde Allah'ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işte size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize sindirmiştir. Küfrü, fıskı ve isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.

<< Önceki Sayfa - Sonraki Sayfa >>